Türkiye’nin 68'i — Sosyalist Perspektif

Furkan Doğan
6 min readMar 19, 2022

Dönemin en etkili iki illegal Sosyalist eğilimli örgütü; THKO ve THKP-C

Türkiye’de de tıpkı birçok ülkede olduğu gibi bir 68 kuşağı var oldu. Öğrenci hareketleri çevresinde başlayan ve sonrasında silahlı örgütlenme yoluyla farklı bir görünüme bürünen bu hareketler, Türkiye’nin dinamiklerini derinden etkiledi. İlk olarak üniversitelerde kadrolaşan ve belli başlı üniversiteleri işgal ederek kendi himayeleri altında bulunmasını isteyen sol görüşlü öğrenciler daha sonraları silahlı örgütlenme yolunu seçti. Türkiye Halk Kurtuluş ordusu, Türkiye’de faaliyet gösteren ve mevcut düzeni yıkarak yerine proleter bir cumhuriyet kurmayı, ABD’yi ve tüm yabancı düşmanları temizlemek, hainleri yok etmek ve son olarak işçi sınıfı ideolojisinin hakimiyetini hakim kılmak amaçlarıyla kurulan ilk silahlı örgüt olarak tarihteki yerini aldı.

İlk olarak THKO’dan yani Hüseyin İnan,Deniz Gezmiş,Yusuf Aslan,Sinan Cemgil,Cihan Alptekin,Alparslan Özdoğan,Ömer Ayna ve Taylan Özgür tarafından kurulan örgütten bahsedelim. Hüseyin İnan tarafından dizayn edilen örgüt 4 Mart 1971 yılında yayınladıkları bildiri ile ilan edildi. Görünürde Deniz Gezmiş tarafından kurulduğu ve yönetildiği sanılsa da örgütün beyni ‘’dede’’ lakaplı Hüseyin İnan’dı. İnan’ın yazdığı ‘’Türkiye devriminin yolu’’ THKO’nun siyasi çizgisini belirlemiştir. Görünürün aksine THKO, kuruluş amacı olarak ne komünist ne de sosyalist bir örgüttü. Her ne kadar üyelerinin her biri sosyalist-komünist olsa da programda bahsedilen öncelikli hedef tam bağımsız ve gerçekten demokratik Türkiye’yi kurmaktı. Hüseyin İnan’ın katkıları ile hazırlanan THKO stratejilerinde belirlenenlere göre; THKO, kırsal alanları ve şiddet politikasını milli cephe politikası bağlamında temel alan bir mücadele yürütecekti. THKO’nun kent yerine kırsalda faaliyet yürütme isteğinin sebebi 1970'de Türkiye nüfusunun ağırlık olarak kırsal alanlarda yaşıyor oluşuydu. THKO’nun silahlı mücadele anlayışı pratikten anlaşılacağı gibi büyük kentlerde taktik amaçlı propaganda ve maddi güç kazanma hedeflenirken ‘’stratejik’’ yığınak kırsal alanda olacaktı. Hüseyin İnan’a göre devrim kırdan-kente olacak şekilde yapılmalıydı, örgüt tüm stratejisini bu fikre göre şekillendirdi. THKO’nun silahlı mücadeleyi seçme nedenlerinin başında Türkiye’nin içinde bulunduğu durum geliyordu. İnan’a göre Türkiye; Ekonomik,politik,askeri ve kültürel alanlarda emperyalizme yarı bağlı durumda olup az gelişmiş kapitalizm ile feodal ve yarı-feodal üretim ilişkilerinin bir arada yaşamakla olduğu bir ülkedir, Türkiye, emperyalist sömürünün devamının sağlayan ve ticaret burjuvazisi, toprak ağaları, aracı sınıfların çıkarlarını koruyan bir devlettir.

Deniz-Yusuf-Hüseyin

THKO’nun fikri lideri olan İnan’a göre; THKO’nun oluşumuna yol açan koşullar nesnel yönüüyle yükselen ve radikalleşen kitle hareketi ve onun doğurduğu ihtiyaçlardı.Kırsal alanları yayılma alanı gördükleri için partinin kuruluş döneminde yoğun çalışması tarım proleteryası ve yoksul köylü konuları hakkında olmuştur. THKO, genel olarak anti-emperyalizm fikri çerçevesinde şekillendirilen bir örgüt görünümündedir. THKO bu durumu şöyle açıklamıştır; Amerikan emperyalizmi yurdumuzda var oldukça bu talan devam edecektir. Türkiye’nin kalkınması için tek ve zorunlu şart ABD’nin yurttan atılmasıdır. Durum THKO için çok açık ve netti, Türkiye’de ABD gölgesi var olduğu sürece Türkiye toplumu kalkınamayacak,Türkiye bağımsız bir cumhuriyet olamayacak ve en kötüsü yarı emperyalist bir sınır devleti kimliğinden kurtulamayacaktır.

THKO’nun silahlı mücadelede bu kadar istekli davranması diğer grupları da etkileyen bir durumdu. Mahir Çayan,Ulaş Bardakçı ve Hüseyin Cevahir’in THKP-C’sinin birleşme teklifini reddeden THKO grubunun devrim anlayışı farklılık gösteriyordu. Mahir Çayan ve grubu mücadeleye erken başlandığını düşünüyordu. THKP-C’nin birlikte örgütlenelim tekliflerini İnan, siz kent proleteryasına inanıyorsunuz biz kır proleteryasına diyerek reddetmiştir. Aynı teklif sırasında Deniz Gezmiş’inde Mahir Çayan’a oportunist yakıştırması yaptığı bir ortamda THKO-THKPC birlikteliği imkansız bir durum olarak adlandırılıyordu. THKO, ülkeyi yarı sömürge yarı feodal olarak görüyordu ve yapılacak devrimin de özünde toprak devrimi olacağını savunuyordu. THKP-C ise anti emperyalist anti oligarşik devrim anlayışıyla, anti kapitalist içeriği ağır basan demokratik bir devrimden yanaydı. Hal böyle iken, THKO’nun tabanının THKP-C’lilere karşı tutumu mesafeliydi. Daha sonraları birbirlerini korumak ve kurtarmak adına hayatlarından vazgeçecek olan bu iki grup üyeleri başlangıçta bahsettiğim üzere bazı anlaşmazlıklar içerisindeydi.

Sinan Cemgil- ODTÜ

Gelelim eğilimin diğer büyük oluşumu olan THKP-C’ye. Türkiye’deki tüm sosyalist örgütlerin ilham kaynağı ve aynı zamanda kurulmuş THKO’ya göre daha sistemleştirilmiş, daha iyi dizayn edilmiş Marksist-Leninist illegal parti olan Türkiye Halk Kurtuluş Cephesi (THKC yada THKP-C) Aralık 1970'de Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı, Hüseyin Cevahir, Münir Aktolga, Yusuf Küpeli, Ertuğrul Kürkçü gibi isimler tarafından kuruldu. Dönenin diğer sosyalist sol illegal örgütlerine göre daha sistemli ve daha ne yaptığını bilen bir görünümde olan THKP-C, Mahir Çayan tarafından dizayn edildi. Kesintisiz Devrim adlı eserlerinde örgütün çizgisini, ilkelerini belirleyen Mahir Çayan örgütün önderi konumundaydı. Şehir gerillacılığı konusunda hem fikir okunduktan sonra buna göre hareket eden grup devrimin metropolden-kırsala doğru hareket edeceğini belirtiyor ve diğer devrimci grup olan THKO ile fikirsel ayrılığın sınırını çiziyordu. THKO ve THKP-C arasında ki tek ayrılık bu değildi. Mahir Çayan’a göre siyasal alt yapıyı oluşturmadan silahlı mücadele başarılı olamazdı. Hüseyin İnan ve Deniz Gezmiş ise hemen harekete geçilmesini uygun görüyordu, bu tartışmalar sonucu bu iki sosyalist sol grubunun sınırları iyice belli oldu.

Örgütün beyin takımına göre; Devrim ancak savaşçı bir partiyle mümkün hale gelebilirdi. THKP-C kuruluşundan itibaren bu görüş çerçevesinde hareket etti. Partinin ideolojisi olarak belirlenen Leninizm, Ulaş Bardakçı tarafından parti içinde sistemleştirildi. Çayan’a göre THKP-C’nin stratejisi şöyleydi; ‘’ ülkemizdeki tekelci kapitalizm kendi iç dinamiği ile gelişmediğinden ve de yerli tekelci burjuvazi baştan emperyalizm ile bütünleşmiş olarak doğduğundan stratejik hedefimiz anti-emperyalist ve anti-oligarşik bir devrimdir’’. İfadeden de anlaşılacağı gibi THKP-C kendini oligarşinin korkulu rüyası olarak nitelendirmiş ve tezlerini bu hedefe göre dizayn etmiştir. THKP-C’nin ortaya çıktığı koşulları ve Türkiye’nin içinde bulunduğu koşulları da Çayan şöyle yorumluyor; Türkiye 1950'lerin başlarından itibaren sömürgeleşmeye başlayan ve uluslararası emperyalizm yeni sömürgecilik anlayışıyla Türkiye’yi gizli bir biçimde işgal etmiştir. Yine Çayan’ın kaleme aldığı Kesintisiz Devrim II-III’e göre; 12 Mart yarı-askeri muhtırasının ardından işbirlikçi, tekelci burjuvazi, Amerikan tekelleri ile ittifak halinde yönetimde oligarşik diktatörlük oluşturmuştur. Teorik olarak anti oligarşik bir düzen çerçevesinde şekillenen THKP-C’nin oportunizm ve oportunistler hakkında ki görüşleride oldukça mühimdir. Çayan’ın ‘’Aren oportunizminin niteliği’’ adlı yazısında (Sadun Aren’e ithafen); oportunizm çeşitli kılıklara bürünerek sosyalist hareket içinde ortaya çıkar. Bizim gibi MDD aşaması içinde bulunan yarı sömürge ve yarı feodal bir ülkede ise oportunizm ya devrim düz bir hat izlemek zorundadır diyerek yanına alabileceği güçleri karşıya iter, temel çelişki — tali çelişki ayrımını gözden uzak tutar yada tali çelişkiyi temel çelişki kabul eder ve İşçi sınıfı ile çelişen tüm sınıf ve tabakalar ile bir mücadeleye girişir. Son olarak Çayan’a göre; Hangi devrim sürecinde olursa olsun hangi kılığa bürünürse bürünsün oportunizmin değişmez özelliği ideolojik mücadeleden kaçmaktır. Oportunizmin panzehiri ideolojik mücadeledir çünkü oportunizm proleter devrimcilerin karşısına açıkça çıkamaz.

Mahir Çayan ve Ulaş Bardakçı

THKP-C’nin diğer üstünde durulması gereken konusu ise Kemalizm’e olan bakış açısıdır. Mahir’e göre; Kemalizm, emperyalizmin işgali altındaki bir ülkenin devrimci-milliyetçilerinin bir milli kurtuluş bayrağıdır. Kemalizm’in özü emperyalizme karşı tavır alıştır. Kemalizm, küçük burjuvazinin, en sol, en radikal kesiminin milliyetçilik tabanında anti-emperyalist bir tavır alışıdır. Bu yüzden Kemalizm soldur, milli kurtuluşçuluktur. Yine Çayan’a göre; Kemalizm, birinci kurtuluş savaşının öncüsüdür. Kendileri ise birinci kurtuluş savaşının devamıdırlar. Pankartlarda,sokak yazılarında,afişlerde de sık sık işlenen ‘’yaşasın ikinci kurtuluş savaşı mücadelemiz’’ gibi ifadeler bu açıklamayı destekler nitelikte. THKP-C’ye göre; İkinci kurtuluş savaşının öncüsü birincideki gibi küçük burjuvazi olmamalıdır, öncüler üçüncü bunalım döneminde ‘’proleter devrimciler’’ olacaktır. Böyle bir proleter devrimcilik, Kemalizm ile çatışmayan bir proleter devrimciliktir. Kısacası Çayan ve arkadaşları, Kemalizm’i anti-emperyalist mücadelede bir kurtuluş olarak nitelendirmiş ve buna göre hareket etmişlerdir. THKO üyelerininde açıkça kemalizm’e dair bir cephe alışları yoktur. Bu yüzden bu iki örgütte dönemin diğer bir sosyalist örgütü olan TKP-ML/TİKKO gibi anti-kemalist bir örgüt sayılamazlar. (bkz; İbrahim Kaypakkaya ve TİKKO)

30 Mart 1972 Kızıldere Katliamı’nda ölenler

Mahir Çayan’ın cuntacılığı reddeden tavrından da bahsetmek gerekir. THKP-C, var olan dönemin askeri cuntasını kabul etmediklerini ve mücadele edeceklerini ilan ettikten sonra Mahir yazılarında da bu tutumu şöyle ifade eder: “Artık Türk Ordusu, oligarşinin halkımıza karşı yürüttüğü baskı politikasının açık ve doğrudan bir aleti olmuştur…”
Cümleden anlaşılacağı üzerine Türkiye gençlik hareketinin ilk zamanlarda Türk ordusuna duyduğu güven ve ilgi kaybolmuş(Devrimin ordu içindeki genç,sosyalist subaylar tarafından yapılacağı beklentisi), örgüte göre oligarşik bir yapıya bürünmüştür.Çayan’a göre; Sosyal devrim emperyalist dönemde tek yolu vardır, o da “şiddet yoluyla bürokratik ve askeri makineyi” parçalamaktır. Egemen sınıfların militarize gücü olan mekanizmayı kullanarak yapılan hareketleri de Halk Savaşı olarak ilan etmeyiz. Cuntacılığı fikren ve fiilen reddeden THKP-C kendilerinin tüm oligarşik yapıların bir numaralı düşmanı olduklarını söylüyor ve bu söyleme yönelik siyasi tavır alıyorlardı. Buradan hareketle THKP-C 12 Mart 1971 sonrasında cuntadan bağımsız bir kuvvet olabilmek üzere, sıkıyönetimin gerçekleşmesinin ardından silahlı mücadeleye başladı ve Kızıldere’de ölüme gidene kadar bir dizi eylemlerde bulunarak Türkiye sosyalist hareketinde unutulmayacak bir mevki kazandı.

Sign up to discover human stories that deepen your understanding of the world.

Free

Distraction-free reading. No ads.

Organize your knowledge with lists and highlights.

Tell your story. Find your audience.

Membership

Read member-only stories

Support writers you read most

Earn money for your writing

Listen to audio narrations

Read offline with the Medium app

Furkan Doğan
Furkan Doğan

Written by Furkan Doğan

Student of PSIR, Writer mostly Football and Politics and sometimes other things, Based on Istanbul, Turkish, English and a bit Spanish Anti-fascist, Freedom.

No responses yet

Write a response